2 Temmuz 1993 - Madımak Olayı

Ülkemizde yaşanan ayrımcı, provakatif yüzlerce eylem arasında belki de en dikkat çekilmesi gereken olaylardan biridir Madımak olayı. Ne zaman ilgili bir belgesel izlesem veya bir şeyler okusam kendi insanım, milletim adına üzülürüm. En son da birkaç hafta önce Genco Erkal'ın "Sivas 93" adlı oyununu Youtube'da yayınlamasıyla bu acıyı tekrar gördüm, duydum. Ne bu eylemi, ne de arkasındaki provakatörleri unutmak istemediğimden bildiklerimi burada yazıya dökeceğim. Hiç unutulmaması dileğiyle!

2 Temmuz 1993 - Madımak Olayı ("Katliamı")

En başından sırayla gitmek istiyorum. Pir Sultan Abdal şenlikleri adı altında Sivas'ta kültür şenliği düzenlenecekti. Valinin davetlisi olarak aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu onlarca şair, yazar ve fikir insanı kente geldi. Kent merkezinden Pir Sultan Abdal'ın heykelinin açılmasıyla etkinlikler başladı. Kültür merkezinden yüzlerce insana dans ve müzik gösterileri sergilendi. O gün açılış konuşmaları yapıldı. Aziz Nesin konuşmasında kardeşliğin, dostluğun sadece din bağıyla olmadığını vurgulayan sözler söyledi. Salonda destekleyenler, alkışlayanlar da oldu. Yani provakatif veya hakaret içeren bir konuşma değildi. Ancak etkinliklerin ikinci günü sabah vatandaşlar her yerde isimsiz basılan metinleri okudu. Bu metinlerde Aziz Nesin'e dinsizlikle başlayan hakaretler sıralanmış, insanlar onun üzerinden bütün sanatçılara karşı kışkırtılmıştı. Cuma günüydü. Cuma namazı çıkışı toplanan bir grup, provakatif sözlerle cemaati etrafına toplamış, bildiriyi tekrarlarcasına konuşuyordu. Gariplik şu ki kimse bu insanları tanımıyordu. İnsanları bir araya toplayıp kışkırtıyor, daha sonra kenara çekiliyorlardı. Toplanan grup iyice öfkelenmiş ve yanlış saptırmalar eşliğinde kültür merkezi önüne gitmişti. Topluluğun haberini alan vali polisleri göreve çağırdı. Kültür merkezi önünde barikatlar kuruldu. Öfkeli kalabalık sanatçıların orada olduğunu varsayarak gitmişti. Kalabalık gitgide büyüyordu. Ancak ne polis, ne de destek gelen bir grup asker hiçbir şey yapmıyordu. Kalabalıktan ayrılmak isteyenler olsa da, o kimse tarafından tanınmayan gruptaki kişiler "Dinsizlere ölüm" sloganıyla gitmek isteyenlere engel olup, kalabalığı daha da besliyorlardı. Atılan taşlarla kültür merkezinin camları kırılmış ve zarar görmüştü. O sırada olanları öğrenen sanatçılardan kültür merkezine gitmek üzere olanlarda otele geri dönmüş. Ne yapacaklarını bilmeden bekliyorlardı. Kalabalık git gide büyüdü, "dini savunduğunu" iddia eden saldırganlar heykele taşlarla, sopalarla zarar verdiler. Zamanın belediye başkanı Temel Karamollaoğlu oraya geldi. Aklı başında herhangi bir insanın yapmayacağı o "güya" sakinleştirme konuşmasını yaptı. Bu konuşma kalabalığı daha da üste çıkardı ve cesaretlendirdi. Sanatçıların Madımak Otel'inde kaldığını öğrenen kalabalık oraya yöneldi. Neredeyse 15 bin kişi olmuşlardı. Sanatçılar valiyi aratıp müdahale istiyordu ancak vali her seferinde her şey kontrol altında diyerek geçiştiriyordu. Otelin içinde genç halk oyuncularından, büyük şairlere kadar bütün sanatçılar korkuyorlardı. Kendilerini savunacak hiç bir şeyleri yoktu. Önce taşlar atılmaya başlandı. Otelin bütün camları kırılmıştı. İçeridekiler merdivene sıralanmış, ellerine kendilerini savunacak birkaç parça eşya almış ve çaresizce bekliyordu. Kalabalıktan sloganlar devam ediyor, kimileri yakın orayı diye bağırıyordu. Birkaç polisin copu dışında hiç bir direnç göstermedi polis ve asker. En sonunda ne acı ki bidon bidon taşınan benzinle otel alev almaya başladı. İçeriyi dumanlar sarmıştı. Orada gencecik sanatçılar can verdi. Kimi boğularak, kimi diri diri yanarak! İki bina arası boşluktan kaçan bir kaç sanatçı arka binaya zorla da olsa girebildi. O bina da zamanın BBP il merkeziydi. İlk başta içeri almasalar da, içerideki bir polisin yardımıyla oradan kurtuldular. Aziz Nesin ile Lütfi Kaleli dumandan otelin ön odasına sığınmışlardı. Onları gören kalabalığın Aziz Nesin'i seçemeyip komiser sanması sayesinde bir itfaiye yanaştı ve ikisini indirdi. Ancak onları tanıyana Refah Partili bir belediye meclisi üyesi ( Olaylardan sonra kayboldu ve bulunamadı! ) bu Aziz Nesin dedi. Bütün kalabalık oraya yönelmişti. Polislerden birkaçının yardımıyla zor bela oradan kaçırıldılar. Arka binaya kaçmayı başaran kalabalıkla beraber polis merkezine götürüldüler ve geceyi orada geçirdiler. Arkadaşları ölmüştü, sevdikleri, dostları. Kendi canlarını kurtardıklarına sevinemez oldular. Sabaha karşı kalabalık dağılmış, sanki hiç bir şey yaşanmamış gibiydi. Televizyona çıkan dönemin siyasetçileri (Tansu Çiller, Süleyman Demirel vs.) her şeyin yolunda olduğu, hiçbir vatandaşın yaralanmadığı gibi açıklamalar yaptılar. Ölenler vatandaş değildi adeta! Sonra ise "adalet dolu" yargılama süreçleri başladı. O 15 bin kişilik kalabalıktan yüze yakın insan gözaltına alındı, bir çoğu salındı. Kalanlardan ise yargılamalar sonucu bir kısmı müebbet hapse, bir kısmı ise birkaç yıl cezaya mahkum edildi. O sanıklar salonlara yüzlerinde gülümsemeyle girdiler. Sanki kendileri haklıymışçasına. Ve onları savunan avukatların bir çoğu hızla yükseldi. Hakim, savcı hatta milletvekili oldular! Bir katliamın, yanan onlarca insanın üstü de böylece örtüldü...

Sonuç

Detayları vermeden böyle genel yazarken bile insanın kanı donuyor. İslam adı altında yapılan bu katliam İslam'ın hiçbir emriyle zaten bağdaşmıyor. Bunun tek adı vardır: Cehalet. Bu ülkenin kuruluşundan bu yana çektiği ne varsa cehaletten kaynaklanıyor. Bilgisizce bir şeye bağlanmak en iyi yaptığımız şeylerden biri. Goethe çok yerinde söylemiş: Hiçbir şey eyleme geçmiş cehaletten korkunç olamaz. Bu eylemin zeminini hazırlayanların kim oldukları bilinmese de (Kanlı 1 Mayıs eylemi gibi eylemleri de gerçekleştiren ancak hiç aydınlanmamış Kontrgerilla teşkilatı ?) o gün orada bulunan herkes birer katildir. Kendi kanından insanları yanarak ölmeye mahkum edenler, onları savunanlar da masum değildir! O gün o otelde Metin Altıok, Asım Bezirci, Hasret Gültekin gibi çok önemli isimleri kaybettik. O gün orada insanlığımızı kaybettik! Unutturulmamalı...

Eğer halen izlemediyseniz de oyunun bağlantısını bırakıyorum: Sivas 93

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Denizaşırı Online Staj Deneyimim - 1

Hallac-ı Mansur ve Felsefesi

Bir Ömür Nasıl Yaşanır (İlber Ortaylı) -Kitap İncelemesi-